edemediğim demiycem blog... çünkü itiraf edememek diye bi şey yok bence.. sadece itiraf etmek istemezsin ve sonra da meşhur "yapamadım" ın arkasına sığınırsın. ben sığınmıycam işte.
itiraf etmedim hepsi bu.
ne kadar acıdır ki etmedim.
ne mi?
fatih... o hiçbir zaman benim için doğru insan olmadı. evet. olmadı.
neden mi? çünkü ben hiç onun üstüne titremedim. kaç kez kavga ettik, bi kez dahi özür dilmedim. aslında onu hiç kıskanmadım, sadece ben varken bi başka kızı düşünmesi ihtimali kadınlık gururumu rahatsız ediyordu. sahnemi bi başkasına kaptıramayacak kadar kibirliyim hepsi bu. onun elini tuttuğumda hiçbir şey hissetmiyorum. sadece buz gibi ellerimde biraz sıcaklık, hepsi bu oluyo. saçlarımı kokladığında tüylerim ürpermiyo, aksine birinin beni onunla görmesini istemiyorum. seni seviyorum demekse çok kolay benim için... çünkü söylerken onun gibi yanaklarım kızarmıyo. kalp atışlarım bile hızlanmıyo. peki o zaman blog... neden onunla çıkıyorum? neden ona zamanımı ayırıyorum. Lanet olası ben seçilmem seçerim huyumdan. peşimden koşan tek erkek değildi. sadece beni en çok seven ve isteyendi. şanslı günüydü sadece. tanıştığımız gün evde herkes uyuyodu ve benim yapacağım daha iyi bi işim yoktu. dedim ya sadece şanslıydı. ne korayı, ne veyseli, ne ibrahimi hatta tom'u bile ondan çok sevdim. ama şu an bile hala onunla çıkıyorum? neden? 14 şubatı yalnız geçirmemek için mi? belki de düşüncesiz tavırlarıdır beni ilişkiden böylesine soğutan. soğudum. sürekli uğraşacak bi çocuğum varmış gibi. sürekli. bi de fatihle uğraşmak... yorgun hissediyorum kendimi böyle olunca. kavga etmek bile rutin gibi. hadi bakalım, bugün fatihin hangi hatasıyla uğraşıcam??
ama ben uğraşmak istemiyorum. bugün tam ikinci haftamız ama ben daraldım. gerçekten daraldım çünkü fatihi sevmiyorum.
aslında ona bunu yaptığım için biraz da suçlu hissediyorum.
beni çok sevdiğini biliyorum. peki o zaman buna mı yenik düşüyorum?
bitmek tükenmek bilmeyen sevgi açlığıma mı?
içimdeki salak mutluluk-huzur ve yüzümdeki salak sırıtışın sebebi bu mu?
sebebinin aşk olmadığı kesin. savaşmıyorum çünkü, varımı yoğumu koymuyorum ortaya... kendi canım dahil her şeyi feda edebilirim demiyorum. hayatım demek gelmiyo içimden çünkü.... o kelime onunla bağdaşmıyor, ona oturmuyor bile... o benim koyduğum kalıbın içinde cılız kalıyor... ufacık... dolduramadığı ve dolduramayacağı o kadar çok boşluk var ki. hepsini bi anda söylemek istiyorum ona.. ama onun yerinde de oldum. ne kadar acıdığını biliyorum o an. nasıl bi şokun bedenini kapladığını ve reddedilişin, nasıl acı acı yaktığını biliyorum. ve o acı yangının bi anda öfkeye dönüşmesiyle neye saldıracağını bilemediğin "o an"ı. çaresizce gözlerinin yandığını ve ağlamaya başladığını.. belki yalvarırsın dizlerinin üstüne çöküp, değişebilirim dersin ama değişsen de fark etmez... ne yaparsan yap olmaz, çünkü: bitmiştir. benim için de öyle bitti işte... onun için üzülüyorum şu an... ama nasıl bitireceğimi bilmiyorum. beni o kadar çok seven bi insanı nasıl bırakacağımı bilmiyorum... puffhh...
bi fikrin var mı phoebe?
çünkü şu anda gerçekten bi fikre ihtiyacım var...
bu yazıyı görünce çağrı at..
kisses.... .K