20 Aralık 2009 Pazar

Vay be blog!
İki hafta olmuş sana yazmayalı...
Amann vaktim mi vardı ki sanki?
Kısa bir özet geçip yine çalışacağım....
Esmer Cadı'yla konuşmaya zorladı beni eski arkadaş grubum.... Nötr insanın suçu hepsi...
Alışma evresi yaşayacakmışız... Neyse.. Dua ediyorum evleniyoruz demesin diye... Eski sevgilisiyle barışıyormuş gibi davranıyor da kendisi :D
İkimizin de rol yaptığı o kadar belli ki... Zorluyoruz resmen...
Ne kadar da... Çocukça!
Neyse... Notebook almaktan vazgeçtim. Niye mi? O parayla Almanya'ya gitmeyi düşünüyorum... 1 hafta Berlinn... Hiç de fena değil ha?
Eh, yakışır tabi :D
Neyse... 8 gün sonra da BKM'ye gidiyorum.. Okulcanak yine.. Phoebe'ye Eser'in imzasını alacağım kısmetse :D Bi de emre'yi (canpolat) öpesim var :D anam çok büyük ama be hacı... '81'li :D
Bu arada okul takımının idmanlarına gideceim. Sınıf maçı için kendimi geliştirmek maksat...
Phoebe yaa.. Diyorum ya şu bana tom yüzünden küsen kız da orada olacak... Olay istemiyorum... Ama bakalım...
Ve telekinezim....
Aslında ilginç bir şey oluyor... psi-wheel'im hala dengede değil herhalde ki, şöyle şeyler oldu ve yazarken heyecanlandığım için hala oluyor : voltaj düşüyor!
Mesela, MTV'de America's Best Dance Crew diye bir yarışma var.. Dans eden kızları görünce, keşke ben de o sahne de olsam derken voltaj inip çıktı, hatta resmen yanıp söndü.. O kadar ki tv bile bi an kapanıp açıldı.
Sonra aynada kendime bakıyordum, aklıma Taylor Lautner geldi, banyonun ışık da gitti geldi :D
Ve yine bugün Lost izlerken Jack'in apandisinin patladığı bölümde elim ister istemez kendi yarama gitti (ben de geçirdim aynı ameliyatı...) ve oradaki kanı görünce (phoebe sebebini çok iyi biliyor :D) heyecanlandım :D voltaj yine gidip geldi :D
İşte böyle... Heyecanlanınca psi-wheel'm kendini kaybediyor... :D
Biraz dinlenecek vaktim olsa katı nesnelere de geçeceğim ama bakalım!!! :D
Neyse blog hadi Agnes kaçar :D
Bu satırları okuyan herkes öpüldü.. Phoebe'm de tabi .L.L.L

8 Aralık 2009 Salı

Is it goin' better or worse? More important is it goin' is it goin' is it goin'? I don't what i'm lookin' for!!!

Başlıkta iğğğreeennçç bir mix yaptığım için üzgünüm ama tutamadım kendimi ne yapayım!!? (bu arada Christina Aguilera -idolüm olur kendisi-'nın keep gettin better şarkısıyla, nelly furtado&timberland&justin timberlake <3'in is it goin' şarkısını mixledim... Gerçekten bayılttım sizi biliyorum, çok sorry! :P)
Neyse efendim...
Şimcik size son gelişmeleri yazayım azıcık....
Esmer Cadı yüzünde girmediğim o takımda en değerli oyuncu olarak yani orta arka mevkiinde oynuyorum -ki! buna alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste denir....
Bizim Sarı kedi oynayacaktı orada ama ben oynamayacağım demiş, bu da bana yaradı... Esmer Cadı itiraz bile edemeden en iyi oynadığım mevkkiye küt diye oturdum resmen... :D hahahahahahhaa :D abi nasıl mutlu oluyorum şu kızı uyuz edince....
Geçen gün de Mavi Göz'le sos oynuyorlardı... (bu arada Mavi göz acayip soğuk bir tip ve zamanla açılıyor. dolayısıyla nihayett aramız daha ılık... bu da beni mutlu ettiği içün elimden geldiğince muhabbetimizi iyi tutmaya çalışıyorum! :D) Mavi göz'e ki kez yardım ettim, üçüncü de "söylemeyin ama!" dedi esmer cadı. benden başka oyunla ilgilenen olmadığına göre ben tek başıoa "5." çoğul şahıs oldum resmen!
Sonra ne mi oldu? iki tane daha yardım ettim ve tıpkı 5 yaşındaki kuzenim gibi oyunun karaladı ve "git sen kendi kendine oyna!" dedi.... Mavi göz kalktı ve aynaya gitti... Eser Cadı yine kuzenimin vereceği tepkiyi verdi "ben kazandım lan!" diye de bağırdı....
Daha ne desem boş blog... Ne deseem boşşş!
Bu satırları okuyan herkes öpüldü.. Phoebe'm de tabi kii .L .L .L

6 Aralık 2009 Pazar

Telekinezii!

Dün akşam google'da telekineziyle ilgili araştırma yapıyordum. Voltajı yükseltip, düşürebileceğinizi biliyor muydunuz?
Uğraştım... Öncelikle, çok belirgin bir düşme olmadı ama mutlaka yükseliyor... Birkaç gün daha çalışayım sonra katı maddelere geçmeyi planlıyorum... Telekinezik ablam Phoebe'ye duyurulur... :D
bu satırları okuyan herkes öpüldü... Phoebe'm de tabi ki .L .L .L

4 Aralık 2009 Cuma

Kutsal Bakire...

Ölümüne sap'ım Tanrım! Bu histen nefret ediyorum...
Bugün söylemesi ayıp yan sınıfta (bizim bir boy küçüklerimiz oluyorlar kendileri ama benle yaşıtlar. Çünküm ben 94'lü olduğum içün...) bir tane çocuğu kesiyordum... Çok utanarak söylüyorum .d
Sevgilisi varmış ya!
Gitaristlere olan zaafımdan kurtulmalıyım...
Bir de müsait bir vakitte sevgili yapmalıyım...
Ama armudun sapı, üzümün çöpü derken evde kalıcam ondan korkuyorum...
Şimdi ilan versem acep bulur muyum?
Genel kültürü olan, müzik zevkleri sağlam, sadık, cep telefonunu arka cebinde ve güneş gözlüğünü başında taşımayan, mümkünse elektro gitar çalan, sigara içmeyen, sarışın veya kumral (utnamasam sübyancılık yapıp kendimden küçük istiyorum diyeceğim .d.d.d.p), '92-'94 yılları arasında doğmuş, geniş omuzlu, kocaman elleri olan (sapıkça belki ama elleri ve ayakları kocaman erkekleri seviyorum artık. omuzları falan da geniş olsun, kolunun kenarında bana sarılınca minnacık kalayım istiyorum. bi de kaslı olsun azıcık kolları istiyorum. sarılınca öyle tıfıl oğlana sarılır gibi olmasın istiyorum ./), azıcık da yakışıklı olsun yeter...
Ay şaka gibi ya... Blog böyle giderse birbirimize kalacağız haberin olsun! Haydin ben kaçtım!
Bu satırları okuyan herkes öpüldü... Phoebe'm de tabi ki .L .L .L

3 Aralık 2009 Perşembe

Zaferin Başlangıcı (((:<

Ah blog ah! Yaşasın zafer diyesim var!
YAŞASIN ZAFER!
Esmer Cadı, bugün boyunun ölçüsünü nihayet almaya başladı...
Önce; matematik dersindeydik. Kendisinin yazısı çivi yazısıyla karışık hiyeroglif olduğundan uzun sürmüyor. O yüzden soruyu herkesten önce çözdü ama ben tahtaya kalkmayı tercih ettim ve kibarca kalkıp kalkamayacağımı sordum. Hoca da kabul etti. Esmer Cadı ne dese beğenirsiniz!?
"BEN ÇÖZDÜM DE O NİYE KALKIYOR!?"
öh yani dedim içimden. Kıskan da bu kadar belli etme bari... Sonra toparlandım ve "Kalkacağım deseydin de kalksaydın o zaman" dedim. Sustu :D oh iyi de oldu. Onun hatasını kullandım, çirkinlik, çirkeflik yapmak yok. Suçluluk duygusu yok. Tatmin mi? Evet, daha iyisini yapabilirdim ((:

Sonra; İngilizce dersindeydik. Geçen yıldan kalma bir soru kitapçığını işliyorduk.. Ne yalan söyleyeyim erindim arayıp da bulmaya.. Nasıl olsa bir tane soru açıklayacaktım sadece... Esmer Cadı duvar kenarında Sarı Şeker de yanında oturuyordu. Mavi Göz de, Nötr İnsan da testlerini benimle paylaşmayınca istemeye istemeye yanlarına gittim. Kenara sıkışıverdim. Sarı Şeker de "Agnes'ım senin çevirin iyidir bir el atıver şuna" dedi. Esmer Cadı benim elimden alıp bakmaya çalıştı, biz de varız burda yani gibi bir şeyler diyerek kıskançlığını yine açıkça da belirtti, baktı hiçbir türlü olmuyor, "ders sonuna kadar üçlü oturacaksak ben kalkayım" diye mırıldandı. Duymazlıktan geldim. İkinciye söyledi yine aynısını yaptım. Üçüncüsünde "testim yok ......" dedim. Bu aslında "kalkmak istiyorsan seni tutan yok, ben kalıyorum." demekti. Ama keşke biraz daha az tehditkarını açıkça söyleseydim diye de düşünmedim değil. Neyse... Kendi kendine aldı cevabını...

Umarım her şey daha da güzel olacak be blog...

Bu satırları okuyan herkes öpüldü... Phoebe'm de tabi .L .L .L

2 Aralık 2009 Çarşamba

Hey Blog!!

Ay blog bugün sana bissürü şey yazacağım çünkü bissürü şey oldu!
Ama önce bir şey sormalıyım!
NE NİKOTİNİ PHOEBE HANIM!??? Değirmendere'yi basmak zorunda bırakma sakın beni! (anlattığımdan eminim...)
Evet blog gelelim bugüne.... Öncelikle söylemesi ayıp veli toplantısı vardı bugün... :D Layle Cadısı bir tek kötü şey bile söylememiş anneme.. Allah nazarlardan korusun... Geçen yıl annemlerle ve öğretmenlerle aram açıktı, arkadaşlarımla can-ciğer kuzu sarmasıydım, bu yıl da tam tersi...
Evet, yine şu eski arkadaş grubumdaki iki kız... Bu arada hani şu nötr olan vardı ya... İşte sanırım ona 3,5 diyebilirim bu aralar... Neyse...
Şimdi bizim okulda sınıflar arası voleybol turnuvası var. Mütevazı olmayacağım, hiç voleybol dersi almamış birine göre gayet iyiyim. Üstelik, kendini yere atmaktan çekinen şu çıt-kırıldım tiplerden hiç olmadım ve eğer bir top direk olarak bana geliyorsa karşılanmama ihtimali %.1. Hal böyle olunca Esmer Cadı'nın yine kıskançlık damarı tuttu ve saniyede on kere bizim sınıfa yeni gelen kıza (adına mavi göz diyelim) sormaya başladı. Tabi mavi göz eski okulunda voleybol oynamıştı ve profesyoneldi. ÖYle böyle derken, Esmer Cadı, Sinsi S.rtüğü de aldı, oturdu Mavi Göz'ün yanına... Ben gittim tabi "ben şurda dururum" gibi laflar duyunca. Takımı kurduklarını söyleyince de hmm falan deyip döndüm.. Herhalde Mavi Göz bir şey söyledi, Esmer Cadı da özellikle benim duyabileceğim şekilde "hayır ya biz kuruyoruz takımı" dedi. Aradan biraz geçince Lülüklü'm bana "sen girmiyor musun takıma?" diye sordu. "Valla şekerim ben oynamak istediğimi mavi göz'e söyledim ama onlar aralarında beni istememiş olacaklar ki takımı öyle kurmuşlar" dedim gayet umursamaz tonda ve herkesin duyabileceği şekilde. Neyse işte, o arada zaten voleybol oynuyorduk, ben de devam ettim.. Aradan biraz daha geçti, ben servis atmaya bayılırım ama yorulunca genelde servislerim biraz sağa çeker, yine öyle oldu. Herhalde top gideceği yeri biliyordu, tam Esmer Cadı'nın tepesine indi mi! Ne yalan söyleyeyim, istesem olmazdı. Ama oldu işte. Hanımefendi nin hemen yüzü gözü bir değişti, "kim attı onu!?" dedi tehditkar bir sesle. "Ben" dedim gayet umursamaz bir şekilde... Daha da bozuldu aptal. Nedense Sinsi sürt.k yerine Pozitif insan savunmaya geçti. "korktu kız" falan dedi. Cevap vermedim. Zaten niyetim de yoktu o Esmer Cadı aptalıyla... Destek beklemiyordum ama Sarı Kedi işe karıştı. "Ne yani öldü, bitti, dünyası karardı küçücük toptan" dedi biraz da ses tonunu yumuşatarak... Neyse işte hemen kalkıldı gidildi. Esmer Cadı, her iddiasına varım benim dedikodumu da yaptı. Ve sonra "kendi annnesi" kızı bıraktı ve gitti. Diyorum işte! Aptallık genlerinin bir yerden gelmesi lazım! Oh olsun ama! Allah'ın sopası olmuyor... Şimdi bir de sevgilisi var ya hanım efendinin... Refika Bey'le tekrar çıkıyor diye de kendini bi şey sanıyor... Neyse... Öyle ya da böyle, o takım çok ezik ve güçsüz oldu çünkü yerleştirmeler falan full yanlış... O takıma da assla gitmem işte hıhhh.! Bir kaybetsinler de akılları başlarına gelsin... Bu arada Esmer Cadı'yla, başta aynı takımda oynardım, ama şimdi üstüne para verseler oynamam...
Ya blog... Kıskananlar çatlasın, gözü olanın gözü çıksın desem de kötülere bir şeycik olmuyor... Ne yapabilirim... Ben hala Phoebe'm'in sözünü dinliyor ve açık bekliyorum... Yaygara koparmak mı? Aslında en çok yapmak istediğim şey o... Ama annem Layle Cadısı'na "kızlarla sorunları var galiba" falan demiş, o da "iyi bakalım ben ağzını ararım" demiş... O arayadursun, ben işleri nasıl elime alacağımı bilirim. Esmer Cadı'ya gidecek ve onunla konuşmak isteyecek. Dolayısıyla da Esmer Cadı "beni kıskanıyor" diyecek çünkü öyle sanıyor. Ben de Layle Cadısı bunu bana söyleyince birr güzelll dalgamı geçeceğim.. Niye mi!? Çünkü gerçekten komik bir durum! Ben o ikisinden çok daha iyiyim! Güzellikse güzellik, paraysa para, güçse güç, zekaysa zeka, yetenekse en alası, erkeklerle ilişkilerse her türlüsü... Daha da fazlasını istiyorlarsa ingiliz aksanından tut da Amerika'da eğitim hakkına İngilizce'de hepsinin anasını ağlatırım... Ve üzgünüm ama Layle Hanım'a karşı da bu kez mütevazı olmam... Kendileri kaşındılar.... Artık sınırdayım Phoebe anlıyor musun beni!? Tam sınırdayım... Hepsinin canlarına okumadan rahat yok bana... Bu arada çakma Jacob'la aram pek iyi değildi ya, bugün daha iyi.. Sinsi Sürt.k ona yazıyor sanırım.. Bu hoşuna gitmeyecek... Oh canıma değsin!!!!!!!!
Not: Hani şu gelecek görüleri var ya kuzum onu bir şekilde kodlamalıyız diye düşündüm... Aklıma şekerleme zamanı geldi... Ne dersin?
Ve sen vampirin gözlük kullandığını söylememiştin... Face'de hani şu senin okuldaki en yakın arkadaşın var ya... anladın senn... işte onun face'inde gördüm.... şok geçirdim, çünkü hiç görmemiştim....

30 Kasım 2009 Pazartesi

puff :/

Of blog of! Ders çalışmam lazım ama hiç işime gelmiyor :(
Tarihten nefret ediyorum çünkü! Ne olurdu sanki, şöyle günü gününe ders çalışabilen bi inek olsaydım!?
Phoebe kurtar beni diyesim var ama biliyorum sen de aynı durumdasın...
Kolay gelsin kardeşim, ne diyeyim....
Bu satırları okuyan herkes öpüldü... Phoebe'm de tabi .L .L .L

29 Kasım 2009 Pazar

Bayramlık ((:

Herkesin bayramı kutlu olsun! Çoğu insan bayılır bayram seyran zamanına! Nedense ben hiç sevmem.. O ne öyle herkes şapır şupur.. Bir milyon tane insanın evi ayrı ayrı geziliyor. Her yerde aynı aptal şey: Ay yavrumm her geldiğinde daha da büyüyor. Abla olmuşsun artık sen...
Hacım eşşek kadar oldum sen bana hala "abla oldun" diyorsun ama ya... Yazık bana yazıık! Bir gün içerisinde o kadar çok duydum ki bu lafı artık Kristen Stewart'ın Bella hali gibiydim. Gözlerim odaklanmıyordu ve bir-iki nefes alıp "teşekkür ederim" diyordum zorla. Başka bir şey çıkmıyordu ki ağzımdan. Ne diyeyim yani "dimi ya eşşek kadar oldum. Ama şu iki arkadaş hala kabullenemiyor! :D" mu??
Neyse efendim öyle ya da böyle bitti bu işkence... Ve ben de kurtulmuş hissediyorum kendimi. Gel gelelim bayramın en güzel tarafına: Hasılat...
Efendim Phoebe çook iyi bilir, müzeden geldiler benim bilgisayar için (abartıyorum şu anda, sakın "aaa hadi ya" demeyin :D). Yarım saatten erken açılabilen, en azından facebook'ta farmville'imi açmak için bana yüklediğim halde flash sormayan, sayfaları açmak için 10 dakika beklemeyen bir bilgisayar almak istiyorum artık... Annem tutturdu dayının eski bilgisayarını al diye. Ah be hacı napayım ben masa üstü bilgisayarı.? Artık babam kasayı taşır, annem monitörü, ben de klavyeyle mouse'u alırım :D hal böyle olunca çağımızda sırıtmayacak bir notebook almaya karar verdim.. Bu da demektir ki bir süre külkedisi'ni oynayacağım.. Phoebe'den medet umuyorum.. Tarlanı ek de kurtar beni be kardeşim! ((:

26 Kasım 2009 Perşembe

Evim güzel evim...!

Sınıftan kimse okula gitmediği için evdeyim! Ve bu tek kelimeyle harika... Sabahın köründe uyanmak zorunda değildim ve hiçbir güç beni yataktan çıkaramazdı. Ben hariç. Nasıl mı? Aslında gayet huzurlu bir şekilde uyuyordum, ta ki aptal bir kabus görene kadar. 3 yılan gördüm... İşin açıkçası yılanlar bir garipti çünkü renkleri pembe, sarı ve maviydi. Ama yine de beni uyandırdı. Mavi olan beni ısırdı :/ muhtmelen o sinsi s.rtüktü, çünkü onun en sevdiği renk mavi. Tıpkı kendisi gibi soğuk bir renk! Sarı olan Esmer Cadı olabilir çünkü o da beni ısırmak için oldukça istekliydi. 3. kişi hakkında pek bir fikrim yok çünkü aslında o kadar çok aday var ki muhtemelen onu fark etmemiş bile olabilirim :/
yapabileceğim bir şey yok.. Neyse, biraz keyiften sonra kalktım ve kahvaltı ettim. Gossip Girl'ü izledim. Türkçe Dublajlı her şey bana komik geliyor ama ne yapabilirim, televizyonda izlenilebilir tek şey oydu... Aslında dikkat ederseniz hayatları o kadar kolay ki! Tek amaçları popüler olmak ya da bir gruba dahil olabilmek... Bu... Aptalca, gerçekten aptalca bir şey ((: ama dizi tuttu... Muhtemelen yapımcıların ilgilendikleri kısım da bu...
Neyse, gossip girl'ün de söylediği gibi:
çok çok öptüm! (((:

25 Kasım 2009 Çarşamba

Yeniay!

Dün akşam Yenaiay'a gittim :D hehhee :D
Nasıl mutlu oldum belli değil... Hoş nedense kendimi Rosalie soslu Bellal'lı Alice gibi hissettim ama neyse :D (çok ilginç bişey yalnız... Rosalie sosluu :D)
Daha da ilginci, bizim sınıfta bir çocuk vAar... Aynı Jacob! sanki onu beyaz perdede görmek için para vermişim gibi gelmedi de değil hani... Film hakkında bir milyon tane yortum yapabilirim ve kimin izleyip izlemediğini göz ardı edicem ve o bir milyon yoruma başlıycam... şimdi....
-Öncelikle billy burke filmin başında Bella'ya "beyaz bir saç mı o?" diye takıldığı yerde gülmekten yarıldım. Malum Bella'nın kendi tabiriyle "sonsuzluğun on yedisi"nde donmuş bir sevgilisi var ve o artık on sekiz...
-Tabi bu arada filmde bilgisayarı ve fotoğraf makinası çok yeni onu da belirtmeliyim, bir de Edward arabayı yenilemiş :D...
-Okula gittiğinde Bella Edward'a bakarken resmen "işte hayatımın anlamı bu tarafa geliyor" gibi baktı, çok iyi oynamış, eferim :D...
-Alice'in merdivenlerden atayıp Bella'ya koşma sahnesine de bayıldım.. Çok artistik atladı... Bella'ya hediyesini verdi, Bella hediye istemediğini söylediğini hatırlattı. "Ama seni açarken gördüm" dedi Alice "ve tahmin et, bayıldın!" dedi ve ekledi "ve akşam giyeceksin"... Bella önce ergen içgüdülerine karşı koyamayıp gözlerini devirse de arkasından işe Jasper karıştı ve Bella kabul etti. Jetonunun düşmesi uzun sürmedi ve "Jasper, duyguları kontrol etmek hiç de adil değil!" dedi.. (bu arada Jazz'in özel yeteneğini kullanırken ki gülümseyişi tek kelimeyle MÜKEMMEL! Tabi Edward'ın ki ayrı... Bir meleğin gülüşünden farksız...) bu sırada Alice Jasper'ın yanına varmıştı ve gülümsedi. "İyi ki.... Herneyse." dedi ve Alice'le uzaklaştılar... Edward "Vampirlere güven olmaz. Güven bana" dedi... Tabi ben yine yarılmalardayım :D
-Edward Edebiyat dersinde Romeo ve Juliet'in sözlerini söylerken çoook ama çokkkk tatlı olmalıydı ama bana oldukça düz geldi.. Zaten o sahne okulda değil Bella'ların evinde olmalıydı..
-Doğum günü sahnesinde Alice'in küçük bir kız çocuğu gibi zıplaması ve fotoğraflarını çekerken "bana aşkı gösterin" deyişi çok tatlıydı.
-Ayrılırken Edward yine poker face modundaydı ve kesinlikle bayıldım!
-Jacob'ın kaslar alev alıyor zaten... Bir insanın bu kadar yakışıklı olması yasaklanmalı! Taş mısın be mübarek!
-Jacob+yağmur= <3 işleminden de anlayacağınız üzre Jake'in yağmurun altındaki sahnesi de oldukça güzeldi... Ama o acı çeken yüz ifadesi beni öldürdü o ayrı...
-Bella da az yollu değil yani.... Bir Jake'e bir Edward'a...
-Sinema sahnesinde Mike ve Jacob'ın elleri açık bir şekilde beklemeleri ve Bella'nın buna karşılık sadece gözlerini devirebilmesi de beni kahkahalara boğan bir başka ayrıntıydı.
-Harry Clearwater'ın niye kalp krizi geçirdiğini ve olayın nasıl olduğunu göstermeleri çok güzeldi
-Alice karanlıkta beklerken ne yalan söyleyeyim bir an ben de Bella'yla beraber hopladım korkudan....
-Edward'ın güneşte fosforlu cevriye misali parlaması beni öldürüyor :D
-Jane yani Dakota Fanning role çok yakışmış... Bella'yla karşı karşıya geldikleri sahneyi de çok güzel oynamış...
-Volturiler'in kavga sahnesi kityaptan bağımsız olmuş, öyle bir şey yoktu. Ve Aro hiç Bella'yı ısırmaya çalışmıyordu.
-Alice'in gördüğü "vision" beni öldürdü... Önce Edward koşuyor, arkasından Bella görünüyor, beraber koşuyorlar falan.... Tam Türk filmiydi yarıldım gülmekten...
-Uçak sahnelerini olduğu gibi kesmişler, kitabı okumayan Alice'in yalan söylediğini ve Aro Bella'yı ısırmasın diye "onu ben değiştireceğim" dediğini düşünür.
-Aro ve Saz Arkadaşları harika canlandırılmış... Ürkütücü fakat onlarla iki çift laf edebilmeyi diletiyorlar... Kırmızı gözlerine rağmen...
-Ve gelelim filmin sonuna.... Oy sahnesinde Kellan Lutz Kristen'ı kucağında kaldırınca onun yerinde olmak istedim.! :D
-Dönüşlerinde yani Jake, Edward ve Bella'nın olduğu sahnede:
1-Edward Jake'e sarılmasına izin vermiyordu
2-Bella Edward ve Jake'in arasına girmiyordu çünkü Jacob hiç kurda dönüşmüyordu.
3-Billy Burke'ün "İsabella Marie Swan! I want you to come here immediately!" diye mor bir suratla yolun yukarısında bağırıyor olması gerekiyordu.
4-Evlenme teklif eder etmez bitmemeliydi. Ne yani 1. filmde ısırmadığını gösteriyordu (kitapta verilmeyen bir şeydi.) diye 2. filmde ne dediğini göstermeden zönk diye kesmesi mi gerekiyordu?! hıhh
v v
^
neyse... işte böyle.... Hadi ben kaçtım...
Bu satırları okuyan herkes öpüldü... Phoebe'm de tabi .L

21 Kasım 2009 Cumartesi

Fenalıklar Bastı Be!

Brikaç gündür ortalarda yokum malesef... Hastydım yine :/ Dinazor gribiyle cebelleşiyordum :( Tabi bir yandan da kıskanç "arkadaşlar" ve zorlayıcı derslere göğüs germekle meşguldüm... Başımı kaşımayı düşünecek vaktim bile olmadı :(
bugün size bahsettiğim şu meşhur düğün günü... Her şeyim hazır.... Saçlarım hariç :( Düz fön çektirdim (aslında orjinal dalgası daha güzel... Sadece yıkayıp kendi halinde kurumaya bırakınca bile maşalı gibi oluyor.. Sonra da Kristen'in yaptığı gibi taç takıyorum, gayet güzel oluyordu... Ama annem tutturdu, illa yaptır diye! of!) güya (!) Ama benim saçlarım küt ve omuz hizasında olduğu için ve ben de her koşulda terleme yeteneğine sahip olduğum için saçlarım mahvoldu! :( of ya bir garipler resmen :( of!!!!!!!!!!!!!!!!!! Ağlayasım geliyor ya :@ anneme neyse! yaptır da yaptır diye tutturuyor! (hoş fönü çeken çok tatlı ve hoşsohbetti ama saçlarım yine de istediğim gibi olmuyor işteee!) Of Phoebe saniyede 10 kere of çekiyorum şu an... Annem eve bir gelsin soracağım ona! Agnes kaçar...
Bu satırları okuyan herkes öpüldü... Phoebe'm de tabi .L .L .L

18 Kasım 2009 Çarşamba

Fazlasıyla Nötr..

Neden bilmiyorum ama içimde bir boşluk hissi var ve beni bunaltıyor.. Yalnızlık istiyorum, sessizilik... Ben daha düşündüğüm anda ne düşündüğümü bilmeli yanımdaki, yoksa laf anlatmak beni sıkıyor... Cebelleşmek, didişmek istemiyorum.. Huzur istiyorum sadece.. Ellenmemek, kendi halinde bırakılmak.. Sanki güneşin rengi bile bir başka... Özellikle üzerime parlıyor ben insanlardan kaçmaya çalışırken.. Ve tam kendimde biraz insan içine çıkacak sıcaklığı duyduğumda bir hayır cevabı beni kendi içime itiyor da itiyor... Kendimi biraz da yavaş hissediyorum.. El-göz koordinasyonu bozuk, denge sorunu çeken sakar tipler gibi.. Tüm çevikliğimi almış, sırtıma yük bağlanmış gibi.. Hatta öyle ki bazen kendim gibi bile hissetmiyorum.. 8. sınıf ucuz aile dramı Amerikan filmlerinden fırlamışım, kötü bir kameran beni takip ediyormuş gibi geliyor.. Ya da ciddi derecede daralmış da olabilirim ((: inanın ben de bilmiyorum.... Bugünü kendi başıma geçirdim... Sanırım akşamın kalanı da öyle geçecek...... Yarın çorap ve yün almalıyım... Aptal edebiyatçı benden eldiven istedi... Oldu canım! Cinim kadar sevmiyorum o kadını... Kardeşim için yaşilli yün alacağım... Bir de cuma etek giymek istiyorum... Of öyle bir şeyler işte... Ben de bilmiyorum...
Bu satırları okuyan herkes öpüldü... Phoebe'm de tabi ki .L .L .L

17 Kasım 2009 Salı

Çıldırma Noktası!

Tanrım! Bugün tam anlamıyla çıldırma noktasına geldim! Bazı insanların kendini ne zannettiklerini çok ama çok merak ediyorum! Bugün bir zamanlar çoook yakın olduğumuzu sandığım ama şu an 4'ünden sadece biri ile 5 üzerinden 4 ve diğeriyle de 3 şeklinde samimi olduğum ve 2siyle hiç görüşmemek için elimden geleni yaptığım eski arkadaş grubumda bir katliam yaratmak istedim... İsimlerini vermek istemiyorum! "Ne olur ne olmaz" diyeceğim. Ama gelin şöyle bir kodalama yapalım....

N.T => Esmer Cadı (ikisiyle de görüşmek istemediğim ve eşit dercede nefret ettiğim kızlardan biri)
S.K => Sinsi S.rtük (ikisiyle de görüşmek istemediğim ve eşit dercede nefret ettiğim kızlardan diğeri)
T.A => Pozitif İnsan (5 üzerinden 4 olan ve arada 4,5 diyebileceğim arkadaş)
M.A => Nötr (5 üzerinden 3 olan arkadaş)

İşte böyle... Şimdi olay şu ki; Esmer Cadı'yla Pozitif İnsan, kendimi soyutladığım ve sınıfın genelindeki Yalan Rüzgarı "Lise" versiyorunundan korumak istediğim için sebebini bilmediğim bir konuda tartışmışlar. Ben de bunu kendimce samimiyetine inandığım sınıf dışı bir arkadaşıma anlatırken Sinsi S.rtüğün azarlarıyla karşılaştım. Bir süredir sebebinin kıskançlık olduğunu düşündüğüm ve üslubuyla beni delirten, kendisini bir kaşık suda boğmam için adeta yalvarır hareketler sergileyen eceli gelmiş Sinsi S.rtük'e daha fazla sabredemiyorum! Keza sadece aynı tavırda olan tek kişi o değil! Aynı zamanda Esmer Cadı -zaten ikisi siyam ikizi gibiler fakat ikisini toplasan bir adam etmez... Neyse...- da aynı şekilde davranıyor. Kıskançlık insanoğlunda katlanamadığım tek şey! Neden "keçinin istemediği ot burnunun dibinde biter" misali bu kızlar da hep dibimde bityor inanın bilmiyorum! Ama bildiğim tek şey, gereğinden fazla gelişmiş 6. hissimden ötürü sezdiğim değişim rüzgarları.... Çok yakın, neredeyse elimle tutabilir ve tadını alabilir durumdayım. Bir tek ters anımda söyleyecekleri uygunsuz söz her şeyi yerle bir edecek.. Aslında akıllı davranıp susmalı ve onların açığını beklemeliyim, biliyorum. Mükemmel değiller, elbet açık verecekler. Ama ciğeri beş para etmez insanların oluşturduğu bir sınıfta ne olacağı ve benim "huzuru bozan kız" olduğumu düşünmeleri, beni gerçekten incitecek mi? Yada daha doğrusunu sorayım, "İNCİTEBİLİR" mi?
İşte tüm bu sorular beni düşündürüyor ama yapabileceğim bir şey yok! İki seçenek var:
1- Ruhumun ağırlıkta olan sakin kısmını dinleyip, akıllıca davranıp, bir taşla iki kuş vurarak hem o iki engerek yılanından kurtulurum, hem de huzuru bozan kız olmak yerine masum mağdure olurum ve intikam duygumu sonuna kadar olmasa da tatmin edebilirim,
2- Daha az asil olan yanımı dinleyerek, onları zorlar ve konuyu istediğim noktaya getirdiğim anda bombamı patlatabilirim. Her ne kadar, bu ruhen zayıf yönümü ve bastırmak için taviz vermeden terbiye ettiğim kötü halimi tatmin etse de, eski ve şeytani halimin ortaya çıkmasına neden olacak ve bu da kesinlikle eski şeytani zekamı tetikleyerek, aklımın hinlik ve cinliğe yeniden çalışmasına neden olacak. Bu da başta sorulan sorunun en saf halini doğuruyor : BUNA DEĞER Mİ!?
İnanın bilmiyorum.... Tek bildiğim şey, kimi zaman en yakınınızda olan insanların kimi zaman en uzağınızda olabildiği insan ilişkilerimizin dünya üzerindeki en karmaşık şey olduğu, dolayısıyla da aslında resmen pamuk ipliğine bağlı olduğu.... Diyorum ya, bilmiyorum... :/
Ah phoebe sen olsan ne yapardın?
Bu satırları okuyan herkesi öptüm, Phoebe'mi de tabi ki .L.L.L

15 Kasım 2009 Pazar

Yeni Nickname: Alışveriş delisi! :D

Her kadın alışverişi sever! Evrensel gerçek..... Bugün resmen kendimden geçtim... Ananemlerde kaldığımız için uluspazarına gittik bugün! Önümüzdeki hafta gideceğim şu aile düğünü vardı ya... İşte o kıyafetlerden birinin içine straplez (böyle mi yazılıyo ki ya? .D) bluz giymeden olmuyor... Şimdi sıra ayakkabı da.... :/ Pufhh! Hazırlanması da bir ayrı zor..... Bir yandan da benim M.Ö. kalmış gıcık bilgisayarım Flash Player diye tutturdu onunla uğraşıyorum... Eğer Farmville'deki tarlama ulaşabilirsem ekinlerimi toplayıp zengin olmayı planlıyorum! :D Bir de ders çalışmalı ve duş almalıyım :/ offf amma çok işim varmış... Neyse... Elim mecbur ben kaçıyorum blogger ahalisi... Bu satırları okuyan herkesi öptüm... Phoebe'mi de tabi .L

14 Kasım 2009 Cumartesi

Bana Bir Laa Ver evladım!

Konservatuarın gözünü seveyim! Nasıl rahatlıyorum o notaları görünce.... Hasta olup da sesim borazan gibi çıkmasaydı eminim daha da çok eğlenirdim.... Neyse.... Konservatuardan çıkıp İzmit'e gittim.. Maksat kuzenim Umut Bey Paşa Hazretleri'ni görmek... Eşek sıpası! Dışı sizi yakar içi beni... Nasıl yaramaz bir bilseniz! Hala dayımlardayım, vızıltıları eşliğinde yazıyorum bunları.... Tekrar ediyorum "SIPA"! Herneyse... Az önce Farmville oynuyordum, tarlamı ektim bissürüm! Ah Phoebe tarlanı rakunlar basmış! Kovaladım hepsini .P Ey Blogger ahalisi bu akşamlık bu kadar.... Bu satırları okuyan herkesi ayrı ayrı öptüm! Phoebe'mi de tabii .L .L .L

13 Kasım 2009 Cuma

Snif Snif.. :(

Bir insan nasıl benim gibi hasta olabilir bilmiyorum... Domuz değil Dinazor gribi benimki... (yanlış anlama olmasın domuz gribi falan değilim! ((: ) Evdeyim, güya bugün sınav için okula gidecektim... Pöh! Yataktan zor kalktım! Annem birazdan bana çorba yapmak için eve gelecek. Sabahtan beri ne mi yaptım? Örgü örerken Twilight'ı izledim... Muhtemelen bir milyonuncu kez! Bu filmin neden böylesine tuttuğunu buldum! Çünkü katıksız aşk var ortada ve izlerken bir anda kendinizi içinde buluveriyorsunuz... Aynı anda sizi hem yemek, hem de korumak isteyen birini düşünün.... Kesinlikle garip... Benim gibi :P Ve o biri sizi korumak için sizi her şeyin üstünde tutuyor! Harika dağil de ne bu?! Ama sorun şu ki eğer bunun kadar ciddi bir aşka sahip değilseniz (yani benim gibi sap'sanız... Veya çok da mutlu olmadığınız bir ilişkiniz varsa...) bu filmi izlememelisiniz. Şu anda kendimi hem hasta hem de alabildiğine sap hissediyorum... :D sanıyorum annemi beklerken biraz daha örgü öreceğim... Tek başıma... Ah, Herneyse! Öpüldünüz... ;)

12 Kasım 2009 Perşembe

Selam Olsun Tüm Blogger'lara!

Yasemin sağ olsun, sen de gel kardeşim bloglaşalım dedi. Kabul ettim... Hoş geldim ((: bugün şu malum aile düğünlerinden birinde giyebilmek için alışveriş yaptım. Pek bir mutluyum! Annemle alışverişi sevsem de Yasemin'le bir başka güzel oluyor... Olsun, cicilerimi çok sevdim... Aslında yarın yazılım var... Burada olmamalıyım... O yüzden kaçtım. Hoşçakalınn.....