24 Ekim 2010 Pazar

Özlem.....

Bugün eski sevgilimle buluştuk. fatih.
seden'den ayrılmış... kız benimle çıktığını sandı hatta ve "hem de o kızla. hiç yakıştıramadım." dedi.
neyim var ki benim .s
tamam, itiraf ediyorum, azıcık dışa dönük bir insanım. garajdan çıkmamış ferrari de değilim. ama her yediğim halt da alnımda yazmıyor ya !
vel hasıl. seden ifrit oluyor şu anda bana. aman ne kadar hoş. çok da tınımda ya.
ve fark ettim ki bilog, ben fatih'le takılmayı seviyorum. yani ne bileyim... onun o pembe, prenses dünyası... hoşuma gidiyor be can.
hayatın, dünyanın bir yerlerinde normal şeklinde devam ettiğini bilmeyi seviyorum.
tabi annem, tam biz birlikteyken arayınca, 1-2 saat içinde, yani eve döndüklerinde, ciddi bir fırça yiyeceğim, o ayrı.
vel hasıl.
ve başka bir özlem.....
hani buzun çatladığını görürsün ya...
önce küçük bir çıtırtı, ince bir çatlak... sonra bir yarık. sonra ortasından çatlayan ve ortalığı sular basan felaket.
işte öyle kalbim de.
dün gece bana mesaj attı.
barışalım mı? diye.
zor gelse de, "hayır" dedim.
"niye ama ben seni seviyorum", dedi.
"o senin sorunun" dedim. sanki benim sorunum değilmiş gibi...
"sen sevmiyorsun galiba", dedi.
"sevmiyorum." dedim ruhsuzca. o an çatlak bir yarığa dönüştü işte. ama sel basmadı merak etmeyin. ağlamadım. gözlerim bile dolmadı.
onun için ağlayamıyorum artık.
"demek her şey yalanmış, duygularımla oynadığın için sağol." dedi.
sabrım taşsaydı da küfretseydim keşke. ama daha çok acıtacak bir şey yaptım. eğer canı acıyabiliyorsa tabi.
"bir şey değil canım, zevkti. ama yalan işlerini sen daha iyi bilirsin.. dua et de ayrıldığımızın ertesi günü tavladığın o kız, senin ne mal olduğunu benden daha geç öğrensin."
cevap gelmedi.
gelsin diye beklemedim de zaten.
sadece.....
yatağıma yattığım an, onun kollarını aradım...
nefesini...
kulağımın dibinde mırıldanmasını...
bana sımsıkı sarılmasını ve kokumu içine çekerkenki yüz ifadesini.
aradım, fakat yoktu.
işte o zaman, özlem vurdu cayır cayır.
şükürler olsun ki çok yorgundum.
huzursuz bir uykuda buldum kendimi.
sabah erkenden kalktım.
yahya kaptanın boş sokaklarında hızlı hızlı yürüdüm durağa kadar. buz gibiydi hava.
o olsa diye geçirdim. ellerimi tutsa..
sonra daha güçlü bir istek bastırdı. ondan daha vefalı ama öldürücü bir sevgili. ümitsizce sigara bulabileceğim bir yer aradım. yoktu.
paket almak istemedim, bir daha başlarım diye.
her bağımlının söylediği gibi "son" dedim.
tarih dersinden önceki tenefüste bir "son" nefes daha çektim. ciğerlerimin yanması bile bir hoşuma gitti. onun dışında bir şey yakmıştı canımı ne de olsa.
özledim onu blog. deli gibi özledim.
sıcaklığını özledim. her şeyini özledim.
sadece ona bunu söyleyemeyecek kadar özsaygım var.
lanet olsun ki var.
şimdi ne mi yapacağım?
pollyanna'cılık oynayarak ders çalışacağım.
ne kadar hoş değil mi?
tabii yaa.
mükemmel.
xoxo
Agnes.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder